antakyadefnesabunu.com
DEFNE SABUNU RNLERMZ SPAR SATI NOKTALARI HAKKIMIZDA LETM

  Men

 Antakya

 Site'de Arama



 Anket

Daha �nce Defne Sabunu Kulland�n�zm�?

Oy

Evet 166
Hay�r 273

Anket

 Takvim

Mart 2024
P
S
P
C
Ct
P
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31

 Saat

  Hava Durumu

Hava Durumu

 Antakya

 

Dünyanýn ikinci en büyük mozaik koleksiyonuna sahip müzesinin, Antakya Arkeoloji Müzesi olduðunu ,

Hz.Ýsa’ya inananlara ilk defa Antakya’da Hýrýstiyan dendiðini ve bu dine inananlarýn Hac Mekaný olan
 St.Pierre Kilisesi’nin Antakya’da olduðunu  ,

Anadolu’daki ilk Caminin Habib-i Neccar Camii olduðunu ,

Bir ülkeden(Lübnan) doðup baþka  bir ülkeden( Suriye) geçerek  Ülkemize gelen Antakya’da þehrin ortasýndan geçip Akdeniz’e ulaþan bir nehre ( ASÝ ) sahip olduðunuzu ,

Misak-ý Milli Hudutlarý dahilinde olmakla birlikte Anavatan’la kavuþmasý ancak Cumhuriyetimizin ilanýndan 16 yýl sonra gerçekleþmiþ ve bir süre Hatay Devleti olarak varlýðýný sürdürmüþ olduðunu,

 Büyük Önder Atatürk’ün ‘ KIRK ASIRLIK TÜRK YURDU DÜÞMAN ELÝNDE ESÝR BIRAKILAMAZ’
sözünü söylediði ve son günlerinde bile dilinden düþürmediði ‘HATAY MESELESÝ BENÝM ÞAHSÝ MESELEMDÝR’ dediði bu vatan parçasýnýn, Büyük Kurtarýcý’nýn ebediyete intikalinden 1 yýl sonra 23 Temmuz 1939 da Türkiye Cumhuriyeti’ne katýlan son toprak parçasý olduðunu ,

25-30 Eylül 2005 tarihleri arasýnda Medeniyetler Buluþmasý’nýn ilk olarak neden Antakya’da gerçekleþtirildiðini

Biliyor musunuz ?

Antakya'nýn Kýsa Tarihçesi

Roma Ýmparatorluðu’nun üç büyük kentinden biri ve doðu baþkenti. Hristiyanlýðýn Kudüs dýþýnda yayýldýðý ilk kent. Hz. Ýsa A.S. takipçilerinin Hristiyan adýný aldýklarý ilk kent. Yakýn çaðýmýzýn en küçük ve en "kýsa süreli" devletinin merkezi...

Amik ovasýnýn baþlangýcýnda, Amanos daðlarý ile Habib Neccar daðlarýnýn ortasýndaki vadide kurulmuþ Antakya, bugünkü konumuyla karþýlaþtýrýldýðýnda inanýlmaz bir tarihi zenginliðe sahiptir.

Antakya M.Ö. 4. yüzyýlda Suriye Kralý 1. Seleukos tarafýndan kurulmuþ ve babasý Antiochos’un adýný vermiþtir. M.Ö. 64 yýlýnda Roma Ýmparatorluðu’na baðlanmýþ ve bu dönemde geliþerek nüfusu 200.000’e ulaþmýþtýr.

Antakya’nýn bu geliþmiþliði, Akdeniz ile Mezopotamya arasýnda bir köprü oluþturmasýndan kaynaklanmýþtýr.

Gemiler kýyýdan 29 km uzaklýktaki bu kente Asi nehri üzerinden gelebiliyorlardý. Hareketli bir ticari hayat ve lüks mallarýn üretimi þehre büyük bir zenginlik kazandýrmýþtý. Bu zenginlik dönemi, þehrin 526 depreminde yerle bir olmasýna kadar sürdü.

Antakya daha sonra 300 yýl süreyle Arap-Ýslam ordularýnýn denetiminde kaldý. Ardýndan Bizans ve Selçuklu dönemi yaþandý. 1516’da Osmanlý þehri oldu. 1918’de Fransýz iþgaline uðradý. 1938’de baðýmsýz bir devlet statüsü kazandý. 1939’da da Hatay Devlet Meclisi’nin verdiði kararla Türkiye’ye baðlandý...

Bir zamanlar Antakya ... Asi Nehriüzerinde artýk olmayan tarihi Roma Köprüsü .....

 

Kentin tarihi dokusu, camiler , kiliseler ve Antakya evleri
Antakya’nýn tarihi kent dokusunu tanýmak için Asi nehrinin üst yanýný dolaþmak gerekir. Yeni kent þehre giriþ tarafýnda ve nehre kadar olan bölümdedir.

Kentin tarihi dokusu büyük ölçüde korunmuþtur. Kent farklý dinlerden insanlarýn yýllardýr bir arada yaþadýðý, dýþarýdan fazla göç almadýðý için de fazla bozulmamýþ bir yapýdadýr.

Eski Antakya evleri, kemerli bir yapýyla bir arabanýn zar zor geçebileceði taþ döþeli ara sokaklara açýlýr. Sokaklarýn ortasý, yaðmur sularýnýn akabilmesi için geniþ bir oluk gibi düþük seviyelidir. Evlerin hemen hepsine bir avluyla girilir. Avlularýn kimisi, merdivenle çýkýlan birinci kattadýr ve yaþam diye nitelenen bölüme bu avlulardan geçilerek girilir. Birinci katlar taþ, ikinci katlar baðdadidir. Evlerin dýþ görünüþü sadedir ama içerideki taþ ve ahþap iþçiliðiyle yaðlý boya süslemeler göz alýcýdýr. Zeminleri göz alýcý renklere sahip karo taþlar süslemektedir.

Kentte görmeye deðer tarihi yapýlarýn önemli bölümü Kurtuluþ Caddesi üzerindedir. Þehrin ana caddelerinden biri olan ve çok sayýda dükkanýn sýralandýðý cadde üzerinde; Ulu Cami, Habib Neccar Camisi ve türbesi, Süveyka Camisi, Katolik Kilisesi görülebilir. Giriþ kapýsý üzerindeki freskleriyle dikkat çeken Ortodoks Kilisesi ise Kuruluþ Caddesi’ni Meydana baðlayan ara caddelerden biri üzerindedir ve dar bir pasajla büyük avlusuna girilmektedir.

Eski kentle yeniyi birbirine baðlayan köprü, eski taþ köprünün yerine yapýlmýþ. Son derece saðlam olan tarihi taþ köprü, Amik ovasýnýn kurutulmasý için uygulamaya konan projeye kurban gitmiþ.

Köprü çevresinde tarihi Antakya evlerini görmek mümkün. Bu evlerden biri sinema, biri Belediye baþkanlýðý, diðeri de Postane olarak hizmet veriyor. Antakya Mozaik müzesi de bu meydandadýr.

Kiliseler ;

Saint Pierre Kilisesi (St.Pierre Church)

Saint Pierre Kilisesi Stauris daðýnýn (Haç daðý) batýsýnda kayalara oyulmuþ 13m derinliðinde, 9,5m geniþliðinde, ve 7m yüksekliðinde bir maðaradan oluþmaktadýr. Antakya'daki ilk Hýristiyanlarýn gizli toplantýlarý için kullandýklarý bu maðara Hýristiyanlýðýn en eski kiliselerinden biri olarak kabul edilir.Önü duvarla kapatýlmýþ bir doðal maðaradýr.Kilisenin cephesini oluþturan bu duvar Haçlýlar döneminden kalmadýr. Hz. Ýsa'nýn ölümünden sonra MS 29 yýlýnda Antakya'ya gelen Sen Piyer burada vaazlar vermiþ, Ýsa'ya inananlara Hýristiyan ünvaný ilk kez burada verilmiþtir.

Hýristiyan alemi için, Kudüs ve Roma gibi kutsal bir yer olmasý nedeniyle Papa VI. Paul tarafýndan 1963 yýlýnda hac yeri olarak ilan edilmiþtir. Her yýl 29 Haziran günü Ýstanbul'dan ve çevre illerden gelen çok sayýda din adamý ve Hýristiyan cemaatin katýldýðý ayin yapýlýr. Papalýk beyannamesinde, bu kilisenin yýlýn herhangi bir günündehac amacý ile ziyaret edilebileceði, bu ziyareti yapan Hýristiyanlarýn bütün
günahlarýnýn affolunacaðý belirtilmiþtir.

Kilise avlusu Ýncil'in 'Resullerin Ýþleri' (11:25-27) bölümünde Barnabas'ýn Tarsus'a giderek Pavlos'u Antakya'ya getirdiði, Antakya'da bir yýl birlikte çalýþarak Hýristiyanlýðý yaydýklarý ve bu dine inananlara 'Hýristiyan' adýnýn verilmesinin Antakya'da gerçekleþtiði bilinmektedir. Bu bilgilere ek olarak Pavlos'un Galatyalýlara yazdýðý mektupta (Galatyalýlara 3:11-21) Antakya'ya gelen Petrus ile Hýristiyanlýðýn o günkü durumunu tartýþtýðýný belirtmektedir. Hýristiyan geleneði Petrus'u Antakya Kilisesi'nin kurucusu ve burada oluþan Hýristiyan topluluðun ilk baþpapazý olarak kabul etmiþtir.

Kilisenin içinden Kilisenin erken döneminden günümüze sadece taban mozaðinin parçalarý ve sunaðýn saðýnda, duvar boyamalarýnýn izleri kalmýþtýr. Kilisenin içindeki Günahkarlar Hamamý, Antiochus I. tarafýndan MÖ 3. yüzyýlda yaptýrýlmýþtýr. Ayrýca içeride, bir baskýn anýnda kaçabilmeleri için Hýristiyanlar tarafýndan açýlmýþ bir tünel bulunmaktadýr. Kayalardan sýzarak yalakta toplanan su vaftiz için kullanýlmýþtýr. Son yýllara kadar ziyaretçilerin þifalý kabul ederek içtikleri, hastalara götürdükleri bu su sýzýntýsý depremler nedeniyle azalmýþtýr.

 Kilisenin ortasýndaki taþ sunaðýn üstünde eskiden 21 Þubat tarihinde Antakya'da kutlanan Saint Pierre Kürsüsü Bayramý için yerleþtirilen taþtan bir kürsü vardýr. Sunaðýn üzerindeki mermer Saint Pierre heykeli 1932 yýlýnda yerleþtirilmiþtir. 1098 yýlýnda Antakya'yý ele geçiren haçlýlar kiliseyi birkaç metre daha uzatýp iki kemerle ön cepheye baðlamýþlardýr. Bu cephe 1863 yýlýnda, Papa IX. Pius'un isteðiyle restore iþlerine giriþen Kapuçin rahipleri tarafýndan yeniden yapýlmýþtýr. Restorasyona III. Napolyon da katkýda bulunmuþtur. Kilise giriþinin solunda duran kalýntýlar bir zamanlar ön cephenin önünde bulunan revaktan geriye kalmýþtýr.

Bahçenin birkaç yüzyýl mezarlýk olarak kullanýldýðý bilinmektedir. Kilisenin iç kýsmýnda da özellikle sunaðýn çevresinde de mezarlar bulunmuþtur. Günümüzde bir müze olan kilisede Valiliðin izniyle Müze Müdürlüðü denetiminde ayin yapýlabilmektedir.

ORTODOKS KÝLÝSESÝ (Aziz Piyer ve Aziz Paul Kilisesi)

Antakya'da Hürriyet Caddesi'nde bulunan kilisenin yapýmýna 1860'lý yýllarda baþlanmýþ, ancak 1872 depreminde büyük hasar görmüþ, tekrar baþlayan yapým çalýþmalarý 1900 yýlýnda tamamlanmýþtýr.

KATOLÝK KÝLÝSESÝ
Sarýmiye Camii'nin hemen arkasýndaki daracýk bir aralýktan giriþ kapýsýna
ulaþýlan, 19. yüzyýlda Osmanlý padiþahýndan alýnan özel bir izinle eski bir Antakya evinin kiliseye dönüþtürülmesi ile ibadete açýlmýþtýr. Kilisenin mimarisini dýþarýdan görme
olanaðý yoktur. Dýþarýdan sadece tepesindeki çaný görülebilir.

SAINT SIMON STYLITE MANASTIRI


Antakya-Samandað karayolu üzerinde Aknehir beldesine 15 km uzaklýktadýr. Asi vadisine hakim 479 m yükseklikte bir tepe üzerinde M.S. 6. yüzyýlda yapýldýðý sanýlan bir manastýrdýr. Antakyalý St. Simon'un bir sütun üzerinde 40 yýl yaþadýðý yer
olarak bilinir.
 

Camiler ;

HABÝB-Ý NECCAR CAMÝÝ

 

Bir Roma tapýnaðýndan kiliseye, daha sonra da Ýslamlarýn Antakya'yý zaptýndan sonra camiye dönüþtürülmüþtür. Anadolunun ilk camisidir. Kur'an-ý Kerim'deki yasin
suresinde adý zikredilmektedir. Kurtuluþ Caddesi ile Kemal Paþa Caddesi kavþaðýnda bulunan cami, Hz. Ýsa'nýn havarilerine ilk inanan vebu uðurda canýný veren bir
Antakyalý'nýn adýný taþýmaktadýr. Caminin kuzeydoðu köþesinde yerin 4 m altýnda Habib-i Neccarý'ýn türbesi vardýr. Buradaki mezarda Habib-i Neccar'ýn baþý bulunmaktadýr. Gövdesi ise Silpius daðýndaki bir maðaradadýr. Bu nedenle adý geçen daða
günümüzde Habib-i Neccar Daðý denilmektedir. Caminin mimari tarzý ortaçað kiliseleri üslubundadýr. Osmanlý döneminde caminin etrafý
medrese odalarý ile çevrilmiþtir. 17.yüzyýlda eklenen minaresinin alt kýsmý þark, üst kýsmý barok tarzdadýr. Cami iç kýsmýnýn uzeydoðu köþesinde Yasin Sûresinden bir âyet yazýlý
kumaþ ile çevrilmiþ bir bölme vardýr. Burasý Habib-i Neccar türbesinin üstüne rastlayan kýsýmdýr. Cami avlusu düzgün kesme taþ döþelidir. Avluda bulunan þadýrvan ise 19.
yüzyýl eseridir.

ULU CAMÝ


Asi kenarýndaki bu caminin içi, diðer tüm Türk camilerinde olduðu gibi çok sadedir. Ýçi kýymetli halýlar ile kaplý caminin duvarlarýnda altýn harflerle yazýlmýþ ayetler vardýr. Bu caminin Memlûk dönemi eseri olduðu, Osmanlý döneminde bir kaç defa onarým gördüðü sanýlmakladýr. Doðu- batý yönünde uzanan dikdörtgen planlýdýr. Caminin Osmanlý tarzýnda yapýlmýþ silindirik geniþ gövdeli ve yüksek
minaresi þerefeli, sivri külahlýdýr ve bir kaç defa tamir görmüþtür. Üzerindeki1704 tarihli kitabe bir kaç onarýmdan birine ait olmalýdýr. Gravürlerde, minarenin 200 yýl önce de ayný stilde olduðu görülmektedir. Avlusu geniþ, taþ döþeli, þadýrvanlýdýr. Mimarý ve
yapýlýþ yýlý bilinmemektedir. Üzerinde, 1872 depreminden sonra onarýldýðýný
gösteren 1874 tarihli bir kitabe bulunmaktadýr.

YENÝ CAMÝ
Kubbeli, kübik görünümlü olup, düzgün kesme taþtan yapýlmýþ bir camidir. Sadedir. Avlusu düzgün kesme taþ döþelidir. Son cemaat yeri ahþap örtülüdür. Kapýsýnýn çivi
kullanýlmadan abanozdan geçme usulüyle yapýldýðý söylenir.
Muvakkýthanesi, medresesi ve þadýrvaný vardýr. 1752 yýlýnda Zühri Mehmet Efendi yaptýrmýþtýr. Uzunçaþýya bakan avlu dýþ kapýsý üzerindeki kitabe 1753 tarihlidir.
Minaresi yuvarlak gövdeli, tepede ahþap þerefelidir.

MEYDAN CAMÝÝ
Medreselidir, muvakkýthanesi ve 1324 tarihli þadýrvaný vardýr, geniþ taþ
avlulu, minaresi yuvarlak gövdeli, ahþap þerefelidir, çatýsý 4 kemer üzerine oturmuþtur. Cami avlusunun Buðday Pazarýna bakan cümle kapýsý minare altýndan açýlmýþtýr.

MAHREMÝYE CAMÝÝ
Medreselidir. Cami avlusuna Uzunçarþýdan bir tünelle geçilir. Ahþap çatý ortadaki üç kemer üzerine oturmuþtur. Mihrabýn iki yanýnda kendi ekseni etrafýnda döndürülebilen
iki taþ sütüncesi bölgede mevcut tek örnektir). 10 yýl önce restore edilmiþtir.

ÞEYH AHMET KUSEYRÝ CAMÝÝ VE
TÜRBESÝ

Antakya-Yayladaðý güzergahýnda, Antakya'ya 25 km uzaklýkta bulunan Þenköy'dedir. Osmanlý döneminde yaþamýþ bir veli olan Þeyh Ahmet Kuseyri'nin türbesi ve ayný avluda
bulunan cami 16. yüzyýl eseridir. 

Habib-i Neccar Hazretleri

Bir Rivayete Göre;
Habib-i Neccar , Ms. 40 lý yýllarda Antakyada yaþamýþtýr. Roma döneminde antakya halký putperest olduðu için, Cenab-ý Hak Hz. Ýsa 'ya Antakya halký için iki resul göndermesini emreder. Hz. Ýsa antakya halký için 2 resul, daha sonrada bir resul daha gönderir. Resullarýn halký Ýrþada devam etmesine ilk inanan Habib-i neccar olur. Antakya lýlar bu olaya inanmayarak, resulleri taþlayarak öldürmeye karar verirler. Habib-i neccar uzaklardan koþup gelerek, resullerin doðru söylediklerini ve onlara inanmalarý gerektiðini söyler. Burada bulunan putperestler Habib-i neccar 'a bunlar seni kandýrmýþlar, ya eski dinine dönersin yada ölürsün þeklinde tehdide baþlarlar. bu müritler dediklerini yaparak. Habib-i neccar ý öldürürler, Habib-i neccar ýn þehit edilmesi ile ilgili bir çok rivayet vardýr. Bunlarýn en yaygýn olaný ve halkýn anlattýðý olay þöyledir:

Habib-i neccar ýn baþý Silpiyus daðýnda ayrýlýr. vücuttan ayrýlan baþ, yuvarlanarak bugün cami ve türbesi bulunan yere gelir (bugün vücudu þehit edildiði maðarada baþý ise caminin yanýnda bulunan türbededir)

Baþka bir rivayete görede ,Habib-i neccar kopan baþýný koltuðu arasýna almýþ, Kur'an dan ayetler okuyarak bir süre dolaþmýþ ve bugün türbesi bulunan yere kadar gelerek, buraya düþmüþtür.

Baþka Bir Rivayet ;

Rivayetlere göre Hz. Ýsa, havarilerinden ikisini Antakya’ya, halkýný Tevhid’e davet etmek için gönderir. Buradaki Antakya’nýn Türkiye’mizdeki Antakya’nýn dýþýnda bir bölge olduðu da söylenir.
Bu iki elçi yolda yürürken koyunlarýný otlatan, adý Habib–i Neccar olan bir adama rastlarlar.
Adam kendilerine kim olduklarýný sorar.
Onlar da: Biz Hz. Ýsa (as)’ýn elçileriyiz, insanlarý putlara tapmaktan men edip, Allah’ýn birliðine davet ediyoruz.
Adam, (Habib–i Neccar) elçilere:
“Bunun için bir deliliniz var mý diye sorar? Onlar da biz, hastalarý iyileþtirir, cüzzam ve alaca hastalýðýný tedavi ederiz, Allah’ýn izniyle ölüleri de diriltiriz” dediler.
Bunun üzerine Habib–i Neccar, onlara yýllardan beri hasta olan bir oðlum var, onu da iyileþtirebilir misiniz? Diye sorar.
Evet derler ve beraberce Habib–i Neccar’ýn evine giderler.
Elçiler elleriyle hasta çocuðu sývazlayýnca çocuk Allah’ýn izniyle iyileþir.
Bunu gören Neccar/marangoz Habib, iman eder.
Elçilerin þöhretleri her tarafa yayýlýr.
Bir çok hasta onlar sayesinde þifa bulur.
Fakat herkes ayný durumda deðildir.
Kendilerini kabul etmeyen, inkar edenler de çýkar karþýlarýna.
Ýnkarcýlarla, elçiler arasýnda bir takým konuþmalar geçer.
Ýnsanlarýn imana gelmeyiþini gören Neccar Habip elçilere yardýmcý olmak ister.
Bundan sonrasýný Kur’an’dan takip edelim.

“Derken þehrin öbür ucundan bir adam koþarak geldi. Ey kavmim! Bu elçilere uyunuz” dedi.
“Sizden her hangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun, çünkü onlar hidayete ermiþ kimselerdir.”
(Bunun üzerine adama; sen de mi onlarýn dinindensin? Dediler. Adam da þöyle dedi:)
“Bana ne olmuþ ki, beni yaratana ibadet etmeyecek miþim! Halbuki hepiniz ona döndürüleceksiniz.”
“Ondan baþka tanrýlar mý edineyim? O çok esirgeyici Allah eðer bana bir zarar dilerse onlarýn (putlarýn) þefaatý bana hiçbir fayda vermez. Beni kurtaramazlar.”
“Ýþte o zaman ben apaçýk bir sapýklýðýn içine gömülmüþ olurum.”
“Þüphesiz ben Rabbinize inandým, beni dinleyin.” (Yasin, 36/20–24)
Habib–i Neccar’ýn konuþmasý sürerken, karþý taraf onu taþ yaðmuruna tutarak öldürürler.
Tam ruhunu teslim edeceði sýrada, gözünün önüne, imanýna karþýlýk Allah’ýn ona yapacaðý ikramlar gelir.

“Gir cennete denildi. Keþke dedi, Rabbimin beni baðýþladýðýný ve beni ikrama mazhar olanlardan kýldýðýný kavmim bilseydi.”
Bu son sözler de Taif benzeri, kendisini taþlayarak vahþice öldüren azgýnlara lanet okumak yerine, “keþke imanýna karþýlýk Rabbimin bana yaptýðý ikramlarý kavmim bilseydi de iman etseydi” diye temennide bulunuyor.
 

Baþka Bir Rivayete Göre;
Antakya þehri, Halife Hz. Ömer’in komutanlarýndan Ubeydullah Bin Cerrah tarafýndan 636 yýlýnda fethedildi ve fethin niþanesi olarak, Habib-i Neccar ve Hz. Ýsa’nýn iki havarisinin mezarýnýn bulunduðu yere bu cami inþa edildi. Habib-i Neccar, Antakya’da Peygamberimiz’in vefatýndan 600 yýl önce yaþamýþ. Fakat Efendimiz’in vefatýndan 4 yýl sonra (636 yýlýnda) Hz. Ömer zamanýnda þehir Ebu Ubeyde b. Cerrah tarafýndan fetholununca, Anadolu sýnýrlarý içindeki bu ilk camiye onun adý verilmiþ. Antakya’da bulunan tarihi cami, Anadolu’da yapýlan ilk camidir. Bugünkü yapý Osmanlý eseridir. Cami ilk inþasýnda Roma dönemine ait bir pagan tapýnaðýnýn üzerine inþa edilmiþtir. Caminin kuzeydoðu köþesinde Hz. Ýsa’nýn havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya (Pavlus) ile onlara ilk inanan ve þehit edilen ilk kiþi olan Antakyalý Habib-i Neccar’ýn türbesi vardýr. 1098 yýlýnda Haçlýlar’ýn eline geçen ve 1099’da Antakya Prensliði adýný alan þehirde bu cami Haçlýlar tarafýndan yýkýldý. Memluk Sultaný Melik Zahir Baybars tarafýndan tekrar fethedilince cami yeniden inþa edildi.. Caminin medrese duvarýnda üzerinde Baybars adýna bir kitabe vardýr. Rivayete gore, MS 40’lý yýllarda Hz. Ýsa, havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya’yý (Pavlus) Antakya’ya gönderir. Bu iki elçi, þehirde Habib-i Neccar ile karþýlaþýr (Neccar: Marangoz). Neccar, Hz. Ýsa'ya vahyolunan dini hak din olarak kabul eder ve elçileri misafir eder. Ancak Antakyalýlar elçilerin vaazlarýný hoþ karþýlamaz ve onlarý hapse atarlar. Hz. Ýsa, bunun üzerine Barbanas’ý (Hataylýlarýn dilinde Þem’un Safa hazretleri) þehre üçüncü elçi olarak gönderir. Elçilerin tüm çabalarýna raðmen halk Hz. Ýsa’nýn getirdiði dine inanmaz ve onlarý öldürmeye karar verir.. Sadece þehrin öteki ucundan gelen bir kiþi (Habib en-Neccar) iman edip onlarý destekler. Olay Kur’an-ý Kerim’de þöyle anlatýlýyor: "Derken þehrin öbür ucundan bir adam koþarak geldi. ‘Ey kavmim’ dedi, ‘Bu elçilere uyunuz. Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun, çünkü onlar hidayete ermiþ kimselerdir!’ (Bu tavsiyesinden ötürü ona dönerek) ‘Vay, sen de mi onlarýn dinindensin?’ dediler. O cevap verdi: ‘Bana ne olmuþ ki, beni yaratana ibadet etmeyecekmiþim! Halbuki hepiniz O’na döndürüleceksiniz. O’ndan baþka tanrýlar mý edineyim? O çok esirgeyici Allah, eðer bana bir zarar dilerse onlarýn (putlarýn) þefaati bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar. Ýþte o zaman ben apaçýk bir sapýklýðýn içine gömülmüþ olurum. Þüphesiz ben, Rabb’inize inandým, beni dinleyin.’ Azgýnlar bu sözleri dinlemeyip o zatý taþ yaðmuruna tuttular. Tam öleceði esnada ona; ‘Gir cennete’ denildi. ‘Keþke’ dedi, ‘Rabb’imin beni baðýþladýðýný ve beni ikrama mazhar olanlardan kýldýðýný kavmim bilseydi.’ " (Yasin Sûresi, ayet: 13-27) Üç elçiyi de öldüren þehir halký, bunun üzerine korkunç bir sesle helak ediliyor.

Habib Neccar Türbesi (Merkez)

Bazý kaynaklara göre de Habib Neccar Türbesini ve Camisini Ubu Ubeyde Bin Cerrah yaptýrmýþtýr. Caminin bulunduðu yerde 1960 yýlýnda yapýlan bir kazýda alt kýsýmlarda farklý duvar kalýntýlarý ile karþýlaþýlmýþtýr. Ancak bu duvarlarýn hangi yapýlara ait olduðu kesinlik kazanamamýþtýr. Bugünkü Habib Neccar Camisi’nin medrese duvarlarýnda Arapça kitabeli metinlere rastlanmaktadýr. Habib Neccar’ýn ismi ilk kez Ýbni Batuta seyyehatnamesinde geçmiþ; burada da Habib Neccar’ýn mezarý, yanýnda da zaviyesi olduðunu belirtmiþtir.

Caminin köþesinde Hz.Ýsa tarafýndan gönderilen azizlerine ilk defa inanan ve onlarý korurken þehit olan Habib Neccar’ýn türbesi vardýr. Evliya Çelebi, Antakya’ya geldiðinde Habib Neccar Türbesini ziyaret etmiþ, ona ait çeþitli efsaneleri seyyahatnamesinde yazmýþtýr. Evliya Çelebi’ye göre, Habib Neccar, Ýsa Peygamber zamanýnda yaþamýþ ve Ona iman etmiþ Ýsa gibi mucizeler göstermiþ, daha sonra da, puta tapanlar tarafýndan baþý kesilerek öldürülmüþtür.

Bir efsane daha:
Peygamberin sevgili halifesi Hz. Ömer, Diyar-i Rûm denilen ve o zaman hiristiyanlarin elinde bulunan Anadolu'yu fethetmek, Islamlastirmak için kol kol ordular salar. Bu ordulardan biri Ebu Übeyde bir Cerrah'in kumandasinda, Antakya üzerine yürür. Düsman güçlü, arazi, sarp. Islam ordulari, cihâd heyecani ve sahadet askiyla düsmani izlemekte, kaleler zaptetmektedir. Ebu Übeyde'nin, Habib Neccar adinda yigit bir bayraktari vardir. Savasin en kizgin, en çetin anlarinda, Habib Neccar, bir elinde sancagi serif, diger elinde kiliciyla ön saflarda kiyasiya vurusur. Kumandan ne zaman : "Yetis ya Habib" derse, canini disine takar, düsman saflarini yararak öne geçer, askere sevk ve heyecan verir. Iste böyle bir gün, Antakya yakinlarindaki Nur daglari üzerinde savasilmaktadir. Düsman bir tepeyi tutmus, birakmaz da birakmaz. Ebu Übeyde çaresiz kalir, son ümit bayraktarindadir. Savasin kizgin bir aninda, yine: "Yetis ya Habib!" diye haykirir. Habib : "yallah!" diyerek tepeyi bir anda tirmanir, düsman saflarini yararak sancagi en yüksek zirveye diker. Diker ama , üzerine çullanan düsman askerleri bir kiliç darbesiyle basini gövdesinden ayiriverirler. Bu sirada galeyana gelen Islam ordusu tepeye yildirim gibi iner. Habib Neccar'in bassiz gövdesiyle karsilasirlar. Geri çekilen düsman, Habib'in basini bir siriga saplayarak götürür, ibret olsun diye Antakya kalesinin en yüksek burcuna dikerler.
Islam ordulari, birkaç gün sonra, Antakya'yi da kusatirlar. Savasin kizistigi bir sirada kale burcundaki Habib'in kesik basindan sesler gelmeye baslar:
- Kardeslerim, yigitlerim, ben buradayim. Sagdan hücum edin, sola kosun.
Kesik bastan gelen sesleri isiten Islamlar heyecanla ileri atilirlar, düsman askerleriyse panige kapilir. Kale birkaç saat içinde zaptedilir, halki, vergiye baglanir.
Kumandan Ebu Übeyde, sehit Habib'inin kesik basini defneder, üzerine türbe, yanina da cami yaptirir. Gövdesi Nurdaglarinda ayri bir mezara konur.
Iste Antakya'da, bugün herkesin bildigi Habib Neccar Camiinin efsanelesmis destani.
Camiinin bitisigindeki Habib Neccar'in yer alti mezari bugün ziyaret edilir, okunan Fatiha'lardan sonra bu kahramanlik destani hafizalarda bir kere daha tazelenir.
_________________

Eyliya Çelebi'nin diliyle :
Bizim tok sözlü, tatli dilli seyyahimiz Evliya Çelebi, iki yüz kirk yil önce Antakya'ya geldigi zaman Habib Neccar Türbesini de ziyaret etmis, ona ait çesitli efsaneler eserinde toplamistir. Evliya Çelebi'ye göre, Habib Neccar, Isa Peygamber zamaninda yasamis ve Ona iman etmis Isa gibi mucizeler göstermis, daha sonra da, puta tapanlar tarafindan basi kesilerek öldürülmüstür. Evliya Çelebi'nin bir ifadesine göre de Antakya Kal'asi, Istanbul Kal'asindan sonra en büyük kal'alardan biridir. Seyahatnamesinde bunu söyle anlatir:
"Antakya Kal'asi duvarlarinin ve burçlarinin yüksekligi baska bir yerde görmedim. Dogu yönündeki daglar üzerine oturan duvarlari 80 arsin yüksekligindedir. Asi nehri kiyilarindaki duvarlar ise yalinkat, 20 arsindir. Kal'anin yapildigi taslarin her biri birer fil gövdesi kadardir. Büyük usta Ferhat, taslari baltasiyla birbirine öyle yanastirmis ki, tek bir kaya sanirsiniz..."
Antakya'nin çevresi de tarihî kalintilarla doludur. Bunlardan biri de Iskenderun- Payas demiryolu üzerinde... Eski Iskenderun Sehrinin giris kapisi kalintilarindan olan bir sütûna "Yunus diregi" derler. Söylentilere göre, kavminin zulmünden bir deniz kenarina kaçan ve bir balik tarafindan yutulan Yunus Peygamberi, balik burada kusmus. Yunus Peygamber de bu sütunun üzerinde halka seslenmis, onlari Tanri yoluna çagirmis.
Bir zamanlar deniz kizlarinin karaya vurdugu ve bir sehir kurduklari söylenen Arsuz harabeleri, ayrica güneyindeki sütûnlu limanlar, adim basi efsane doludur.
Tarihte çesitli olaylara sahne olan Antakya, 1516 yili Mercidabik Savasi'ndan sonra, Yavuz Sultan Selim tarafindan Osmanli topraklarina katilmis, bir sancak merkezi olarak uzun yillar idare edilmistir. Birinci Dünya Savasi'ndan sonra, düsman isgaline ugrayan Antakya, Millî Mücadele sirasinda 20 Ekim 1921 Ankara Anlasmasi ile Iskenderun Sancagi içinde özerk bir idareye kavusmus, Türkiye - Fransiz arasinda yapilan uzun görüsmeler sonucu, 1938 yilinda kurulan Hatay Devletinin içinde yer almis, 11 Temmuz 1939 günü de anavatan Türkiye'ye katilmis, böylece Hatay ilimizin merkezi olmustur.
_________________

 
Kur'an da Habib-i Neccar Hazretleri

Yasin suresinin ikinci sayfasýnda anlatýlan kýssa'da kendi kavmini, dýþarýdan gelip de ve Allah'ý anlatan elcilere uymaya davet eden* bir þahýs vardýr. kur'an bu kýssanýn yerini ve zamanýný bildirmez. zaten kýssanýn nerede ve ne zaman geçtiðinin de çok önemi yoktur. yine de bir çok müfessir, bahsedilen kiþinin Habib neccar olabileceðini, þehre gelen elcilerin de hz.isa'nin havarileri olma ihtimalinin yüksek olduðunu söylerler.

bahsi gecen ayetler su þekildedir:*

-(ey Muhammed!) onlara, o memleket halkýný örnek ver. hani oraya elçiler gelmiþti.

-hani biz onlara iki elçi göndermiþtik de onlarý yalancý saymýþlardý. biz de onlara üçüncü bir elçi ile destek vermiþtik. onlar, "þüphesiz biz size gönderilmiþ elçileriz" dediler.

-onlar þöyle dediler: "siz de ancak bizim gibi insansýnýz. rahmân hiçbir þey indirmemiþtir. siz sadece yalan söylüyorsunuz."

-(elçiler ise) þöyle dediler: "bizim gerçekten size gönderilmiþ elçiler olduðumuzu rabbimiz biliyor."

-"bize düþen ancak apaçýk bir tebliðdir."

-dediler ki: "þüphesiz biz sizin yüzünüzden uðursuzluða uðradýk. eðer vazgeçmezseniz sizi mutlaka taþlarýz ve bizim tarafýmýzdan size elem dolu bir azap dokunur."

-elçiler de, "uðursuzluðunuz kendinizdendir. size öðüt verildiði için mi (uðursuzluða uðruyorsunuz?). hayýr, siz aþýrý giden bir kavimsiniz" dediler.

-þehrin öbür ucundan bir adam koþarak geldi ve þöyle dedi: "ey kavmim! bu elçilere uyun."

-"sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiþ kimselerdir."

 



 

  # Yorumlar
arcaalpan
çok güzel bir þehir iki gün yetmedi tekrar gitmek gezmek istiyorum özellikle hýdrellezde tekrar gitmek isterim.hem insanlarý çok cana yakýn hemde yemekleri harika
fhdhfj
cokguzelllllllll

Anasayfa yap
Favorilerine Ekle

G�r�� �neri Sayfay� yazd�r

Konu �smi : Antakya

Okunma Say�s� :  31727
Konu Adresi : http://www.antakyadefnesabunu.com/50/Antakya.html

     Son Eklenen Konular

 

     En �ok Okunan Konular

 

     Rastgele Konular

Hijyen için en saðlýklýsý Defne Sabunu
COVID-19 den korunma
Bir bakýþta Tahir Çelikkaya Antakya Defne Sabunu
Fuar 2010
Kullananlar Ne Diyor ?
Sýkça Sorulanlar
Vizyon - Misyon
Prof.Dr.ERKAN TOPUZ;Her türlü deterjandan kaçýnýz. De
Defne sabunu ile tanýþan þampuaný býrakýyor.
Japonlar ve Amerikalýlarýn sabunu Antakya`dan
Antakya
Hakkýmýzda
Satýþ Noktalarý
Ürünler
Tahir Çelikkaya Özel Ýmalat Doðal Þifalý ANTAKYA DEF
sipariþ
Defne Sabunu
Tahir Çelikkaya Özel Ýmalat Doðal Þifalý Antakya Def
Haber7.com Deniz Baykal da bu sabunu kullanýyor
 

Ürünler (127238'kez Okundu)
Defne sabunu ile tanýþan þampuaný býrakýyor. (93124'kez Okundu)
Kullananlar Ne Diyor ? (80553'kez Okundu)
sipariþ (75486'kez Okundu)
Defne Sabunu (72386'kez Okundu)
Tahir Çelikkaya Özel Ýmalat Doðal Þifalý Antakya Def (71067'kez Okundu)
Satýþ Noktalarý (70768'kez Okundu)
Tahir Çelikkaya Özel Ýmalat Doðal Þifalý ANTAKYA DEF (49785'kez Okundu)
Sýkça Sorulanlar (41114'kez Okundu)
Hakkýmýzda (35283'kez Okundu)
Antakya (31728'kez Okundu)
Prof.Dr.ERKAN TOPUZ;Her türlü deterjandan kaçýnýz. De (29738'kez Okundu)
Japonlar ve Amerikalýlarýn sabunu Antakya`dan (24910'kez Okundu)
Haber7.com Deniz Baykal da bu sabunu kullanýyor (24206'kez Okundu)
Vizyon - Misyon (20230'kez Okundu)
Fuar 2010 (20197'kez Okundu)
Bir bakýþta Tahir Çelikkaya Antakya Defne Sabunu (19196'kez Okundu)
Hijyen için en saðlýklýsý Defne Sabunu (5062'kez Okundu)
COVID-19 den korunma (4527'kez Okundu)

 

Hakkýmýzda
Antakya
Kullananlar Ne Diyor ?
Haber7.com Deniz Baykal da bu sabunu kullanýyor
Tahir Çelikkaya Özel Ýmalat Doðal Þifalý ANTAKYA DEF
Japonlar ve Amerikalýlarýn sabunu Antakya`dan
Prof.Dr.ERKAN TOPUZ;Her türlü deterjandan kaçýnýz. De
Defne Sabunu
Hijyen için en saðlýklýsý Defne Sabunu
sipariþ
Defne sabunu ile tanýþan þampuaný býrakýyor.
Fuar 2010
Bir bakýþta Tahir Çelikkaya Antakya Defne Sabunu
Tahir Çelikkaya Özel Ýmalat Doðal Þifalý Antakya Def
Vizyon - Misyon
COVID-19 den korunma
Ürünler
Satýþ Noktalarý
Sýkça Sorulanlar


Atatrk Cad. No: 42/C 31100 Antakya/Hatay
Tel: +90 326 214 36 62 - +90 532 285 38 11 - +90 505 223 46 35


Powered by Antakyadefnesabunu.com                       

S�TEM�Z�N ��ER���N� VE FOTO�RAFLARI �Z�NS�Z KULLANANLAR HAKKINDA YASAL ��LEM BA�LATILACAKTIR.                        � Her Hakk� Sakl�d�r.  www.antakyadefnesabunu.com